[vc_row css=”.vc_custom_1540804868841{padding-top: 80px !important;padding-right: 80px !important;padding-bottom: 80px !important;padding-left: 80px !important;}”][vc_column][vc_row_inner][vc_column_inner][dt_blog_posts order=”asc” type=”grid” loading_effect=”fade_in” proportion=”400×300″ columns_number=”2″ category=”psikoterapi”][/vc_column_inner][/vc_row_inner][/vc_column][/vc_row]

BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ

“Düşüncelerin ne ise hayatın da odur. Hayatının gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir”

W. Sakespeare

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) günümüzde çocuk, ergen ve erişkinlerde bilimsel araştırma ve klinik uygulamalarda etkinliği en fazla gösterilen psikoterapi yöntemidir. BDT genel olarak bilişsel terapi ve davranış terapilerinin birleşiminden oluşur.

Bilişsel terapi modeli her hangi bir olay ya da durumla ilgili ortaya çıkan (otomatik) düşüncelerin, duyguları ve davranışları etkilediği varsayımına dayanır. Örneğin yolda tanımadığı bir köpekle karşılaşan birinin aklına “köpekler tehlikelidir” ya da “bu köpek beni ısıracak” gibi bir düşünce geliyor ve o da bu düşünceyi sorgulamadan kabul ediyorsa, yoğun bir korku hisseder ve o ortamdan hızla uzaklaşmaya çalışır. Aksine köpeği gördüğünde “köpekler nadiren tehlikelidir” diye düşünen biri ise daha sakindir. Eğer köpeğin tehlikeli olabileceği yönünde ciddi bir belirti göze çarpıyorsa (örneğin köpeğin huzursuz görünmesi, hırlaması vb.) tedbir alma ihtiyacı duyar, aksi takdirde yoluna devam eder. Bilişsel terapi ile hasta/danışanın düşünce biçimlerini daha iyi anlamasını, daha esnek ve çok seçenekli düşünebilmesini ve bütün bunların sonucunda düşüncelerini daha işlevsel olanlarla değiştirebilmesini hedefler. Çok seçenekli ve bilişsel çarpıtmalardan (örn: aşırı genelleme, ya hep-ya hiç düşünme gibi) arınmış düşünme, olayın bütün olarak değerlendirilmesini, oluşan duygunun daha az olumsuz olmasını ve daha işlevsel tepkilerin verilmesini sağlar.

Davranışçı terapide mevcut sorunlar ve psikiyatrik belirtiler nedeniyle kişinin okul/iş, sosyal ve özel yaşamında yapmak isteyip de yapamadıkları belirlenir. Örneğin köpek korkusu olan birinin köpekle karşılaşma ihtimali olan alanlara ya da arkadaşlarının evlerine gidememesi gibi. Daha sonraki aşamalarda ise adım adım bu hedeflere ulaşılmaya çalışılır. Davranışçı modelde kaçma-kaçınma ve güvence arama davranışları hastalarda kısa süreli bir rahatlama sağlar. Ancak uzun vadede mevcut belirtilerin ve rahatsızlığın pekişmesine yol açar. Bu yüzden davranışçı terapi, tedavi mantığının aktarılmasını takiben seans içi alıştırma egzersizleri ve seans dışı ev ödevleriyle tedavi hedeflerine ulaşana kadar sürdürülür. Çoğu zaman davranışın değişmesi, olumsuz düşünce ve duyguların da değişmesine yol açar.

Bilişsel-davranışçı terapiler soruna yönelik, zaman sınırlı, hasta/danışanla işbirliği üzerine kurulu, yapılandırılmış terapilerdir. Genellikle seanslar haftada bir olacak şekilde düzenlenir. BDT’de hasta/danışanın aktif katılımı gerekmektedir. Bu yüzden özellikle ağır olgularda ilaç tedavisi ile birlikte uygulanabilir.

Bilişsel davranışçı terapi günümüzde çocuk ve ergenlerde depresyon, kaygı bozuklukları (ayrılma kaygısı ve okul reddi, genelleşmiş kaygı bozukluğu, sosyal fobi ve aşırı çekingenlik, panik bozukluk, özgül fobiler, sınav kaygısı vb), travma sonrası stres bozukluğu, uyum bozuklukları (ör: diyabet, astım, kanser vb. kronik hastalık durumlarında gelişen), obsesif kompülsif bozukluk, tik bozuklukları, trikotillomani (saç-kirpik yolma), yeme bozuklukları (anoreksia nervosa, blumia nervosa ve tıkınırcasına yeme bozukluğu), dürtü ve öfke kontrol bozuklukları, uyku bozuklukları, kendine zarar verme, gece işemesi ve kaka kaçırma problemlerinde etkin bir şekilde kullanılan bir tedavi yöntemidir.

KABUL VE ADANMIŞLIK/KARALILIK TERAPİSİ (ACT)

Kabul ve kararlık terapisi bilişsel davranışçı terapiden köken alan psikoterapi ekollerinden birisidir. ACT’in temel amacı kişinin kontrolü dışındakileri değiştirmeye çalışmadan kabul etmesi ve hayatını zenginleştirecek davranışlara yönelme ve bunları sürdürmede kararlı olmasıdır. Bir başka deyişle ACT “denetimimiz dışında olanı kabul edip, yaşamımızı iyileştiren eylemlere kendini adamak”tır.

ACT’ta duygu ve düşünceleri değiştirmek yerine bunların işlevlerini ve bireyle kurdukları ilişkileri değiştirmeye odaklanılır. Amaç psikolojik esnekliği artırmak, belirli bir durumda her zamankine göre daha geniş, esnek ve etkili bir davranış repertuarı geliştirmektir.

ACT çocuk ve ergenlerde anksiyete bozuklukları, sosyal fobi, travma sonrası stres, obsesif kompülsif bozukluk, trikotillomani, tik bozukluğu, depresyon, kronik hastalıklar ve ağrıda uygulanmış ve olumlu etkileri gösterilmiştir.

EMDR (GÖZ HAREKETLERİ İLE DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME TERAPİSİ)

Fiziksel ve ruhsal travmalar çocuk ve ergenlerde sık rastlanan ve uzun vadeli duygusal ve davranışsal sorunlara yol açabilen durumlardır. Aile içi şiddet, cinsel istismar, akran zorbalığı, kaza ve yaralanmalar, ciddi sonuçları olabilen bedensel hastalıklar, sevilen birinin beklenmedik kaybı ve benzeri durumlar travma sonrası stres bozukluğu, anksiyete ve depresyon gibi belirtilere yol açabilir. Bu durumlar ve yaşanan travmatik olay uygun biçimde ele alınmadığında çocuğun bilişsel ve duygusal gelişimini, okul başarısını ve sosyal ilişkilerini olumsuz biçimde etkiler.

Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme terapisi, İngilizce ismi ile “Eye Movement Desensitization and Reprocessing” (EMDR) travma ile ilişkili psikolojik problemlerde hızlı göz hareketleri, davranışçı terapi ve bilişsel terapi öğelerinin bir araya getirilerek uygulandığı etkili bir tedavi tekniğidir. Erişkinlerde travma ile ilişkili bozukluklarda kullanımı çok uzun süredir kanıtlanmış olup, çocuk ve ergenlerde de pek çok çalışmada etkili olduğu gösterilmiştir.

Çalışmalar; Travma odaklı Bilişsel Davranışçı Terapi ve EMDR’nin, çocuk ve ergenlerde travma sonrası gelişen duygusal ve davranışsal bozukluklarda en etkili psikoterapi yöntemleri olduğunu göstermektedir (Dorsey ve ark., 2017).

Dorsey S ve ark. (2017) Evidence Base Update for Psychosocial Treatments for Children and Adolescents Exposed to Traumatic Events. J Clin Child Adolesc Psychol. 46:303-330.

TRİPLE P – POZİTİF ANNE-BABALIK PROGRAMI

Triple P programı ebeveynlerin çocuklarıyla iyi bir ilişki kurmasını, onların olumlu davranışlarını teşvik etmelerini, yeni beceri ve davranışları öğretmelerini ve ortaya çıkan problemli davranışlarını yönetebilmelerini amaçlayan bir programdır.

Triple P Avustralya’da Queensland Üniversitesi’nde geliştirilmiş 35 yılı aşkın bir süredir 20’den fazla dile çevrilmiş, 37’ten fazla ülkede uygulanan ve olumlu etkileri araştırmalarla gösterilmiş kanıta dayalı bir eğitim programıdır. Programın etkinliği 30 ülkeden farklı araştırmacılar tarafından yayınlanan 830’dan fazla bilimsel makale ile kanıtlanmıştır (1). Bu araştırmaların sonucuna göre:

  • Çocuk ve ya ergenin: Davranışsal ve duygusal sorunların azaldığı ve kendilerine güvenlerinin arttığı,
  • Anne-babanın: Stres ve depresyon düzeylerinin, evlilik çatışmalarının, baskıcı ebeveynlik tutumlarının ve şiddet uygulamalarının azaldığı; çocuklarıyla ilişkilerinin geliştiği, öz-yeterliliklerine inançlarının ve ebeveynlik becerilerinin arttığı görülmüştür (2).

Triple P’nin Türk toplumunda da etkili olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Dokuz Eylül Üniversitesi tarafından yürütülen değerlendirme çalışması ve takip eden çalışmalar Triple-P programının okul öncesi, okul ve ergenlik dönemindeki çocuklarda davranım bozukluğu, dikkat eksikliği hiperaktivite, ev içi şiddet gibi durumlarda problemli davranışları azalttığı, anne baba tutumlarını ve ebeveynlerin ruh sağlığını olumlu biçimde etkilediğini göstermektedir. Programın yaş grubuna iki farklı modülde uygulanmaktadır.

  • TRİPLE P Çocuk (2-12 yaş) Anne-babalık Programı
  • TRİPLE P Ergen (13-16 yaş) Anne-babalık Programı

Triple P Çocuk /Ergen programları videolarla desteklenmekte ve anne babalar için hazırlanmış çalışma kitabıyla gelişmelerin takibi yapılmaktadır. Program tek bir aileyle ya da aile gruplarında yüzyüze ya da online olarak uygulanabilir. Genel olarak anne babanın birlikte katılımı önerilir ancak bu mümkün değilse biriyle ya da çocuğun birlikte uzun zaman geçirdiği bakıcı, büyükanne, büyükbaba gibi erişkinlerle de uygulanabilir. Sekiz seanstan oluşan programın 90-120 dakikalık ilk 4 seansında mevcut probleme neden olabilecek durumlar ve tutum önerileriyle ilgili bilgiler paylaşılır. Takip eden 5,6 ve 7. seanslar 15-20 dakikalık haftalık telefon görüşmelerinden oluşur ve çözümü hedeflenen davranış problemlerinde anne-babaların performansları desteklenir. 8. seansta ise geleceğe yönelik problem çözme becerileri ele alınarak program tamamlanır.

  1. https://pfsc.psychology.uq.edu.au/research/triple-p-evidence-base
  2. UNODC, United Nations Office on Drugs and Crime (2009). Compilation of Evidence-Based Family Skills Training Programmes. United Nations Publications.

PEERS SOSYAL BECERİ PROGRAMI

PEERS (Program for the Education and Enrichment of Relational Skills; İletişim Becerilerinin Eğitimi ve zenginleştirilmesi Programı) akran ve arkadaş ilişkisi başlatma ve sürdürmede zorluk yaşayan Otizm spektrumu bozukluğu, Asperger sendromu, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite ve diğer duygusal ve davranışsal sorunları olan çocuk, ergen ve erişkinlerde sosyal iletişim becerilerini desteklemede kanıta dayalı bir tedavidir. PEERS ProgramI ilk olarak Amerika’da California Üniversite’sinde geliştirilmiş ve sonrasında farklı dillere çevrilerek dünyada 125 ülkede uygulanır hale gelmiştir. PEERS programının sosyal becerileri geliştirmede etkili olduğu ve elde edilen kazanımların programın sonlandırılmasından 3-5 yıl sonra da korunduğunu çok sayıda bilimsel çalışmayla gösterilmiştir (1).

PEERS programının amacı genel olarak sosyal olarak kabul gören, bu alanda başarılı kişilerin doğal olarak ve günlük yaşamda uyguladığı becerileri bu alanda zorluğu olan kişilere adım adım öğretmektir. Programa çocukla beraber ebeveynlerden birinin aktif katılımı son derece önemlidir. Ebeveyn çocuk/ergene öğretilen becerilerin farklı ortamlarda uygulanması, çocuğun arkadaşlık kurması ve sürdürmesi alanlarında ona yardımcı olur, günlük yaşamda “koçluk” yapar. Program içeriğinde karşılıklı konuşma becerileri, akran grubuna girme ve ayrılma, arkadaş ağı oluşturma, arkadaş buluşmalarında iyi ev sahipliği yapma, elektronik iletişimi kullanma, sportmence davranmanın yanı sıra alaya alınma, anlaşmazlık ve zorbalığı idare etme gibi konular ele alınmaktadır. Programda öğrenilen becerilerin grup dışında genellenebilmesi için ev ödevleri verilir.

https://www.semel.ucla.edu/peers/research

DESTEKLEYİCİ PSİKOTERAPİ

Destekleyici psikoterapide amaçlar:

  • Psikiyatrik belirtilerin anlaşılması, kontrol edilebilmesi ve tekrarının önlenmesi,
  • Düşük benlik algısı ve sosyal ilişkilerinin desteklenmesi,
  • Değişim için motivasyon sağlanması ve
  • Stresli yaşam olayları ve güncel sorunlar karşısında baş etme ve uyum becerilerinin güçlendirilmesidir.

Destekleyici psikoterapide kullanılan temel yöntemler empatik değerlendirme, belirtilerin açıklanması, güvence verme, model olma, pekiştirme, duyguların onaylanması ve desteklenmesinin yanı sıra değişim için motivasyon sağlamadır. Ayrıca zaman zaman bilişsel davranışçı terapi, sorun çözme terapisi ya da kişiler arası terapi tekniklerinden de faydalanılır.

AİLE DANIŞMANLIĞI

Aile danışmanlığı;

  • Çocuk ve ergenin normal gelişim sürecinin çeşitli dönemlerinde (örn: tuvalet eğitimi, okula başlama, kardeş doğumu, evlat edinme, annenin işe başlanması vb) ortaya çıkan sorunlarda,
  • Tüm aileyi etkileyen kronik hastalık, ölüm ya da boşanma gibi olaylarda,
  • Aile bireylerinin birbirleriyle olan ilişki ve iletişim sorunlarında destek ve danışmanlığı içerir.

Aile danışmanlığı uygulamaları bireysel, anne-baba ve ya tüm aile bireylerini içerecek biçimde uygulanabilir. Bu uygulamalar standart 450 saatlik “Aile Danışmanlığı Eğitimi”ni alan uzmanlar tarafından gerçekleştirilir.